6 Ekim 2010 Çarşamba

Kabuk

Kim demiş  iyiler kazanır diye?
Yalanlarıma sıkı sıkıya inan sen değil misin?
Kendi gözyaşlarının şelalesinde tatlı bir acıyla yıkanırken,
Sırf ben dedim diye,
Sonsuz merhamet okyanusumda kulaç attığını sanan sen değil misin?

Bugün sevgilim,
Seni özgür bırakacağım.
Kalbinin en ıslak, en pis kanlı köşesinde tüneyen kendimi salacağım dışarı.
Sen yine sana iyilik yaptığımı sanacaksın.
Halbuki ben, kendimi özgürlüğe kavuşturmak için senin kanını akıtacağım.

Ben senin pisliğine taht kurdum.
Tahtımın kökleri asırlık ağaçlar gibi salınıyor tertemiz vücudunun bakir toprağında.
Günahlarımı sana ödeteceğim de sevaplarımı senden alacağım.
Ve ruhun kazıklanırken en aşağılık duygularımla,
Sen zevkten inleyeceksin.

Ve eğildin önümde kokuşmuş kanıma biat eder gibi.
Gözlerinden okuyorum, tek arzun bir kez daha kutsamak erkekliğimi.
Tam da semsert penisimin önünde yapıyorsun ibadetini.
Bak, ama dokunma!
Bugün sana yasak, cennetinin gıdaları.

Şimdi sevgilim,
Sana bir sürprizim var.
Kapa gözlerini.
Ağzına dolduracağım seni özgür bırakacak kefaletini.
Beni özgür bırakacak lanetimi.

Ne güzel fırladı gözlerin yuvalarından,
Nasıl muhteşem gözüktün kafanın arkasına giren sipsivri bıçağı görmeye çalışır gibi,
Tanrına bakar gibi en tepeye bakmaya gayret ederken,
Gözlerinin beyazı ortaya  çıkmışken.
Ah o makyajın…

Seni son kez öpeceğim sevgilim,
Tam da damağından boşalan kanın ağzını arzuyla doldurmuşken,
Kanınla sevişeceğim.
Ruhunu tadamadım, beynini tadacağım.
Kırmızı rujunu kutsamış kanının bir damlasını dudaklarında bırakmayacağım.

Ve son olarak sevgilim,
Seni hiç sevmedim.
Sandın ki, yarana kabuk olacağım.
Kabuk da olsam yarana,
İyi olana kadardır sendeki varlığım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder